İLGİNÇ VİDEOLAR(INTERESTING VİDEOS)


BİR YENİÇERİ'NİN HİKAYESİ ( Balaban Hasan)



İtalya-Avusturya sınırında yer alan ve İtalya’nın Tarento bölgesinde yer alan Moena isminde bir İtalyan köyü vardır. Günümüzde kayak merkezi ile tanınan ve kartpostallara yakışır bir güzelliği olan bu köyün 323 yıldır süren, köyün Türk Bölgesi adını almasına sebep olan bir geleneği vardır. Moena halkı her sene 19-21 Ağustos tarihleri arasında bir ‘’Türk Festivali’’ düzenlemektedir. Moane köylüleri bu tarihlerde Türk milli kıyafetleri içerisinde, ellerinde ay yıldızlı bayraklarla sokaklara dökülürler. Bu törenin sebebi ise o köyde El Turco diye tanınan bir Osmanlı askeridir. Onu bu İtalyan köyüne getiren ilginç olayların hikâyesi ise şöyledir:
Hikâyemizin kahramanı Hasan isminde ama isminden çok lakabı ile tanınan bir Osmanlı yeniçerisidir. Akranlarına göre iri yarı ve mücadeleci olduğu için ona yırtıcı bir kuş olan “Balaban” lakabı verilmiştir.
Balaban, Padişah IV. Mehmet ve Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa zamanında yaşamıştır. Balaban Hasan sıradan bir  değildir. Almanca, İtalyanca ve Rusça bilir. İşte bu sayede Balaban, Osmanlı’nın istihbarat Subaylarından biri olmayı başarmıştır. İstihbarat toplamak için kılık değiştirip sıkça Venedik, Viyana, Berlin ve Roma’ya gider.
Bir gün Kara Mustafa Paşa ondan bir hizmet ister. Viyana’da bulunan ve kendilerinden haber alınamayan on iki Türk ajanının durumunu araştırmasını ister. Bu arada Kanuninin fethedemediği Viyana’nın alınması için kuşatma hazırlıkları yapılmaktadır. Balaban bu duygularla görevini yerine getirmek için Viyana’ya gider. Kara Mustafa Paşa, Viyana’yı kuşatma düşüncesini padişaha vakti zamanında açmadığı için bu harekâtın vicdan azabını çekmeye başlamıştır, bu yüzden taarruzu ağırdan almaktadır. Bu ağırdan almalara dayanamayan Balaban Kara Mustafa Paşaya şöyle der:
Paşam, şu anki hâl ve şartlar kaleye hemen taarruzu gerekli kılmaktadır. Ok yaydan çıkmıştır bir kere, izin verin hedefini bulsun. Omzunuza konan zafer kuşunu göremiyorsunuz. Yüz binlerce askerin ve bir o kadar da şehidin beklediği zaferi murdar etme hakkına sahip değilsiniz. Son olarak demem o ki hemen hücuma geçmezseniz Allah sizi affetse bile şehitler affetmeyecektir!”
Bu konuşmanın elbet bir bedeli vardır. Zira sıradan bir yeniçerinin sadrazamla böyle konuşması o güne kadar görülmüş şey değildir.
Sadrazam bu duruma hiddetlenir ve Yeniçeri Ağasına Balaban’ın kellesini vurmalarını söyler. Yeniçeri ağasının Balaban’ın idamına gönlü razı olmaz bu yüzden Balaban’ı cellâda götürecek neferlere teslim ederken ellerini gevşek bağlar. Balaban iplerini çözüp kaçar. Sadrazam’ın da bu idam emrine aslında pişman olduğu ‘’Tiz vurun bu zındığın kellesini’’ demesine rağmen kaçışının ardından Balaban’ın peşine asker yollamamasından ve yeniçeri ağasını sorgulatmamasından anlaşılır.
Askerlik kanına işlemiştir Balaban’ın ve kaçışının ardından kılık değiştirerek II. Viyana kuşatmasına katılır. Savaşta büyük kahramanlık göstermesine rağmen yaralanır ve atının üstünde nereye gittiğini bilmeden savaş meydanından uzaklaşır. Moena köyüne yakın bir yerlerde baygın olarak atından düşer. O sıralarda köyün kızlarından Mariana ve kardeşi dağda kuzu otlatırlarken yaralı yabancıyı fark ederler ve köye haber verirler. Bu küçük köyün iyi yürekli insanları Balaban’ı köye getirip iyileşmesi için ellerinden geleni yaparlar. Bir süre sonra iyileşen Balaban, artık gidebileceği bir yeri olmadığını bilmenin hüznüyle bu köyü kendi köyü, insanlarını da kendi insanı beller. Zamanla hem köy halkı onu benimser hem de o bu köyü. Bilgisini, görgüsünü, her şeyini onlarla paylaşır. Bu İtalyan köyünde Türklüğü yaşatır. İtalyanca bildiğinden dolayı köylülerle rahatça anlaşabilmektedir.
Gel zaman git zaman köylülerin El Turco adını koydukları Balaban, köyde huzurlu ve sakin bir hayat yaşarken bir gün bir olumsuzlukla karşılaşır. Alman derebeyleri köye gelir ve haraçlarını alıp, köyü yağmalayıp giderler. Özgürlüğüne düşkün Türk buna anlam veremez. Moena köylülerini derebeylerine karşı ayaklandırır. Onlara ok ve yay yapımını, ateşli silahları kullanmayı, velhasıl savaş tekniğiyle ilgili bildiği her şeyi öğretir.
Alman derebeyleri bir daha ki gelişlerinde silahlanmış ve köylerini korumaya kararlı köylülerle karşılaşırlar ve derhal orayı terk ederler. Moena’ya barış, huzur ve bolluk götüren soydaşımız, yani El Turco kendisini kurtaran Mariana ile evlenir ve ömrünün sonuna kadar bu şirin köyde yaşar. O günden bugüne Moena köyü La Turchia ya da Rione Turchia olarak anılır.
Balaban Hasan, 323 yıl gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen asla unutulmaz. Kendini ve Türk adetlerini bu yörenin insanlarına öyle sevdirir ki ölümünden sonra bile bu Türk gelenekleri yaşatılır. El Turco her yıl Ağustos ayında, başta bahsettiğim festivalle anılır. O günlerde Moena köyündeki her evin pencerelerinden Türk bayrakları sarkıtılır, kasaba erkekleri bıyık bırakır ve festival boyunca Türk yemekleri pişirilir. Moena’lıların gençleri tıpkı yeniçeriler gibi giyinir, çocuklarına Türk bayrağından yapılan giysiler giydirirler. Kasabanın en yaşlısı ise Sultan kıyafetleri giyerek Osmanlı hükümdarını temsil eder.
Kuzey İtalya’da Avusturya sınırına çok yakın olan Moena köyünde kışın 3 bin olan nüfus, yazın 14 bine kadar çıkar. Hiç kimsenin Türkçe bilmediği köyde, bölge halkı Türk olduklarını iddia ediyorlar.
Bölgenin daracık sokakları, İstanbul sokaklarını hatırlatmaktadır. Köyün meydanında ay yıldızlı bir kaide üzerinde Türk’ü simgeleyen sakallı ve sarıklı bir büst bulunmaktadır. Büstün altında hilâlli bir çeşme yer almaktadır. Köyde ki insanlar; büstü göstererek “O bizim atamız, biz Türk’üz, burası da bizim Türkiye’miz!” diyorlar.”
Bu İtalya’daki ilginç Türk kasabası sakinlerinin Türkiye halkından istediği tek şey ise sık ziyaret edilerek kültürel iletişimin daha da güçlendirilmesi.
Türk kültürünü ve Türkiye’yi daha yakından tanımak isteyen Moenalılar, 2007 yılında dönemin kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’u İtalya’ya davet etmiştir.
Galacenova Kültür ve Sanat Projesi kapsamında Moena Türk Festivali’ne giden küratör Nuri Kaya ve ekiptekiler Emre Çelik, Reyhan Ekşi, Arda Kuba festival kapsamında açtıkları Yeniçeri Fotoğraf Sergisi’yle Moenalılardan büyük ilgi gördü. Böylesi bir ilgi karşısında şaşkınlığa uğradıklarını söyleyen Kaya,
“Daha önce bu bölgeye hiçbir Türk ekibi gitmemiş. Bizi sevinçle karşıladılar. Türk kültürüne ait lokum gibi çeşitli hediyeleri ve Kültür Bakanlığı’ndan temin edilen tanıtım filmi ile broşürleri sergiledik. Dileğimiz Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı mehteran bölüğünün de bu bölgeye gitmesi. Çünkü kendilerini Türk gibi gören Moenalılar, bu mehteran bölüğünü kasabalarında görmeyi çok istiyor.” diyor.
Türk kültürüne kendilerini yakın gören hatta kendilerini Türk olarak tanımlayan Moenalılar, belki de ataları saydıkları Osmanlının torunlarından yani bizlerden biraz daha ilgi bekliyor olabilirler.

Kaynakça:
1-Uzakrota.com
2-Onedio.com
3-turkcearastirmalari.gazi.edu.tr




Comments