Jean-Jacques Rousseau ders notları


                                             
                              Jean-Jacques Rousseau-kısa notlar













   Aslında Montesque ile başlayan Fransız devrimin aslında tamamlayıcısı diyebiliriz Rousseau. Fakat özgürlükçü düşünürlerin  despotik yönetimlerin karşısında olan bütün düşünürlerin hepsinin kafasında Cumhuriyetçilik düşüncesi yoktu, meşruti monarşiyi savunuyorlardı.  Böyle olmasının nedeni Avrupa da mutlak monarşi yönetimi vardı. Mutlak monarşi hiç bir şekilde dizginlenmiyordu.  Kuvvetler ayrılığı yoktu. Dolayısıyla tek kişinin despotik yönetimi iç karışıklıkları ortaya çıkarıyordu. Bunun içinde önerdikleri şey İngiltere'de 1688 yılında ortaya çıkan anayasa ile sınırlandırılmış meşruti monarşiydi.  Yani anayasal monarşi. O yüzden hepsinin hazırlık katkısı var Fransız devrimini ama hiç birinin kafasında Cumhuriyet yok.  Siyasal düşüncenin artık halkı siyasetin merkezine koymaya başlaması Bodin ile birlikte özellikle. Kralın meşruluğunun ölçüsü halktı. Dolayısıyla halk siyaset sayesinde artık 16. yy dan itibaren. 16. yy ile başlayan bu dönemde artık halk yavaş yavaş Fransız devrimiyle beraber 18. yy. da  halk siyasetin öznesi haline geliyor.  Bu egemenliğin kaynağını değiştiriyor. Halk ya da ulus egemenliği dediğimiz kavrama geçiyoruz. Rousseau'da da sivil yönetim anlayışı var. İnsanların çok özgür olduğunu düşünüyor doğa durumunda. Doğa durumu fikrinin düşünürler tarafından ortaya atılmasının nedeni ise siyasal düşünürler ideal devlet düzenini anlatmak için bir devlet öncesi dönem yaratmalılar kafalarında. Hepsinde kendilerinin ideal devlet düzeni nasılsa kafalarında onu da kendilerine göre anlatıyorlar. Ama onlar bunu kendi siyasi görüşlerini haklılaştırmak için kullanıyorlar. İnsanların özgür olduğunu doğra durumunda ancak iradelerinin elinden alındığını düşünüyor Jean Jacques Rousseau. İnsan özgür doğar ama her yerde özgüre vurulmuştur diyor Rousseau. Toplum sözleşmesi kitabının ilk cümlesidir bu. Böyle bir cümleyle başlayan kişinin devlete bakışının temel derdi eşitlik ve özgürlüktür. Daha önceki toplum sözleşmelerini yalancı sözleşme olarak aktarıyor bu kitap. Özellikle de Locke'yi eleştiriyor. Meşhur bir eseri var yine Rousseau'nun insanlar arası eşitsizliğin kaynağı adlı bir kitabı var. Orada belirli bir toprak parçasının etrafına, daha önce ortak kullanılan yani çitlenmeden önce, bundan sonra burası benimdir diyen ilk insan özgürlüğü ortadan kaldırdı diyor. Burada kapitalizmin doğuşuyla beraber ortaya çıkan çitlemeyi eleştiriyor. Bunu eleştirmesinin temel nedeni Locke'yi  eleştiriyor aslında. İnsanların yaşam, özgürlük haklarının yanında mülkiyet özgürlüğü vardı diyordu Locke. Bu mülkiyet özgürlüğünde özgürlük var ama bu gruplaşma da herkes eşit mi. Aynı oranda o mülkiyete ulaşabiliyor mu insanlar. Eğer diyor insanlar arasında daha eşitlikçi bir sözleşme yapamazsak bu sözleşme yalandır diyor. Bu yüzden de yalancı sözleşme kavramını kullanmış. Yani Locke'nin söylediği şeyin bir yalan olduğunu ve Locke'nin söylediği şeyin insanlar arasında eşitsizliği çoğaltacağını düşündüğü için bir kısmının çok özgür, bir kısmının da aç ama özgür olacağını söylüyor.  Dolayısıyla aç insan özgür olamaz demeye getiriyoruz.  Bunu gördüğü için daha öncekilerin öne çıkardığı özgürlük kavramının yanında eşitlik kavramını sunuyor.  O yüzden de toplum sözleşmesi olarak adlandırılan şeyler yalancı sözleşme diyor. Ben diyor gerçek sözleşme öneriyorum diyor.
                Gerçek sözleşme ise genel irade kavramıyla ortaya çıkacak diyor. Genel iradeyle kastettiği halk ya da ulus. Bu da doğa durumunda ki herkes kendisini eşit oranda egemen güce devrederse yani kendisi egemen bir güç oluşturursa hiç kimse daha fazla kendisinden taviz vermez diyor.  Yani bir kamusal kişilik yaratmak istiyor. Bu bütünü oluşturan parça o bireyler. Yurttaş kavramı yani. Herkes bir araya geliyor kendi arasında sözleşme yapıyor bu sözleşme özgürlüğe ve eşitliğe aykırı olamayacak bir sözleşme. Devletse zaten bizim dışımızda değil bizim oluşturduğumuz bir kamusal kişilik. Burada benziyor ama Hobbes'ten biraz fark var. Hobbes'te herkes kendisinde olan cezalandırma yetkilerini bir egemen güce devrediyordu. Ama bu egemen güç sözleşmenin tarafı değildi bu sebeple leviathan haline geliyordu. Rousseau'da ise insanlar evet bir araya geliyor ama oluşturdukları egemen güç insanların dışında bir şey değil artık. Bizzat insanların toplumundan oluşan bir egemen güç diyor buna da halk adını veriyor. Bu egemenliği kullanan Kralken Kral devletken  ulus devlete doğru gidiyoruz.  Dolayısıyla istediği kadar Rousseau monarşiden yana olsun. Ortaya attığı devlet teorisi meşruti monarşi olsun artık krallığın kaldırılıp yeni bir devlet düzeninin olması anlamına geliyor. Zaten kendisi üç tip yönetimden bahsediyor. Aristokrasi, demokrasi, monarşi.  Rousseau 1712 Cenevre de doğmuştu. İsviçre'de bir şehir. İsviçre kantonlardan oluşuyordu. Kanton dediğimiz şey belediye. Bu belediyelerin sınırları ve yetkileri geniş.  Dolayısıyla burada yerel daha güçlü. Burada kantonlar temsilcileri aracılığıyla değil doğrudan halk aracılığıyla yönetiyor. Yani diyelim ki 1000 kişilik bir kanton var. Bu kantonda temsilciler yok halk doğrudan katılıyor. Diyor ki respublica eşittir doğrudan demokrasi. Milli devlet sınırları ortaya çıkmış, devletler genişlemiş nasıl uygulanacak ki doğrudan demokrasi diyorlar. O yüzden bütün düşünürler respublica denildiğinde doğrudan demokrasi algıladıkları için monarşi fikrinden vazgeçmiyorlar. Tek istedikleri meclis tarafından ve yargı tarafından sınırlandırılması. Bunun da yolu anayasadır. Anayasa yapılınca Kralda bu sözleşmenin haline geldi. Evet yetkileri var ama artık meclisin yaptığı yasaların dışına çıkamayacak. O yüzden Kralın sınırlandırılmasının temel metni anayasa. Anayasa fikri ortaya çıkınca 18. bilinen ilk anayasa ortaya çıktı. Bugünkü haliyle bilinen ilki ABD anayasası, 2.si  1789 Fransız anayasası.
                İnsanların anayasa yapma gereği duymasının sebebi; Bir anayasa yapmanın temel nedeni yeni Krallar yapmak değil Kralları sınırlandırmaktır. Temel çıkış nedeni budur anayasanın. Yürütmenin önünde aşırı güç kullanmanın önüne geçmektir. Neden ABD? ortaya çıktığı şartlarda bir demokratik ihtiyaç vardı. Yaptıkları anayasa gerçekten demokratik bir anayasadır. ABD İngiliz sömürgesinde İngiltere'de monarşi Krallık var. Yürütmenin başında Krallık var ABD'de  Krallık olsaydı bir hak elde edebilecekti İngiltere bu yüzden başkanlık sistemi uyguladılar aşırı güç toplayan birisine karşı.  Bir tür sınırlandırma olarak düşündüler. Sadece bunu da yapmadılar. Öyle bir sistem yaptılar ki başkanlık sistemi getirdiler, bu seferde seçilen başkanda başımıza Kral olmasın diye en sert kuvvetler ayrılığını uyguladılar. Yasama organını bile ikiye böldüler.  Senato temsilciler meclisi. Biri hata yaptığında diğeri engelliyor. Böylece dünya tarihinde bilinen en sert kuvvetler ayrılığını uyguladılar. Kral olmaması için, ihtiyaç olduğu için doğmuştur. Ortaya çıkış nedeni budur.
                Fransa'da anayasa Krallığı kaldırırken yapıldı. Krallığın yerine halkı egemen güç olarak koydu. Bundan sonra egemenlik kayıtsız şartsız milletindir denildi. Genellikle halk ile ulusu aynı anlama geçecek şekilde kullanıyor Rousseau. Ancak ulus ile millet batı dillerinde böyle bir ayrım yok, o bizde ortaya çıkmış bir ayrım. Çünkü ulus denildiğinde daha ziyade sekülerleşmeyle ortaya çıkan bir topluluk. Millet ise daha çok dini topluluk olarak ifade ediliyor.  Dolayısıyla ulus devlet ifadesi laikleşmeyle birlikte ortaya çıkıyor. Artık Fransa'da da karşımıza çıkan devlet ulus devlettir.  Fransız devrimi parlamenter rejime geçiyor Krala karşı. ABD ise Krala karşı başkanlık sistemine geçiyor. Fransa'da üniter devlet sistemine geçiyor. Üniter ile kastettiği daha merkeziyetçi bir devlete geçiliyor. ABD 'de ise gücü olabildiğince dağıtmaya çalışmışlar.  Böylece federasyonlar kendi hak ve yetkilerini merkezdeki bir kişiye devretmek istemeyecekler ve böylelikle ortaya bir Kral çıkmayacak. İkincisi bu şekilde. Kuvvetler ayrılığı ve federasyon sisteminin arka planı buydu. Fransa'da ise Krala karşı parlamentoyu güçlendirme. İkinci olarakta devrime karşı Kralın güçleri hala çok etkili. Bunun için aşırı güç devretmenin Kral yanlısı halkın değimiyle eski güç yanlısı feodal derebeyleri, aristokratlar, kilise ve ruhban sınıfına buyurun yetkileri devrediyoruz size siz yönetin oraları deme olacağından düşündükleri için merkezi bir devlet anlayışı geliştirdiler.
                Bu yaptığımız analiz aslında Montesque'nin kanunların ruhu analizi. İki ülkeden bahsettik. İkisi arasında farklı siyasi sistemlerden oluşmuş. Montesque'nin yaptığı gibi biz de ABD neden başkanlık sistemine gitti, Fransa neden başkanlık sistemine gitti biz ona baktık. Ruhu dediği şeyi biz ortaya koymuş olduk. Kamu yönetimi disiplinin doğduğu yer de Fransa olmuştur. Bunun nedeni ise merkezi anlayış izlediklerinden dolayıdır. Ne demek disiplinli kamu yönetimi; Kral gitti, yerine ulus devlet kuruldu. Egemen halk. Eskiden Kral yerel aristokratlarla, ruhban sınıfı ile işbirliği yaparak yönetiyordu.  O yüzden bu sınıflar ayrıcalıklı kesimlerdi . Bunların ayrıcalıkları ortadan kalktı ve kamu yönetimi kavramı çıktı. Merkezden devlet yönetiyorsun, merkezden aldığın kararları her kitleye aynı oranda uygulayacak memurluk ihtiyacı duyuldu. Amaç eşit oranda her yere yargılama düzen ile hizmet ilişkisini götürmek. O zamana kadar halka memur olma şansı verilmezken devrimden sonra halka memur olma şansı veriliyor. 

Comments